Yazar: mertaldemir
Gerçekliğin Üç Çeşit Kırılımı
“Sanata uygulandığında tarih kavramının ilerlemeyle hiçbir ilgisi yoktur; içinde bir mükemmelleşmeyi, daha iyiye gitmeyi, bir yükselişi barındırmaz; bilinmeyen toprakları keşfetmek ve onları bir haritaya kaydetmek için çıkılan bir keşif yolculuğuna benzer. (…) Ampulü Edison icat etmeseydi, bir başkası icat edecekti. Ama eğer Laurence Sterne, hiçbir story’ye dayanmayan bir roman yazmak gibi delice bir fikre kapılmasaydı,…
(Ermiş Garta’nın Hadımlaştırıcı Gölgesi)
“Şatoda çalışan iki görevli, belki de Kafka’nın en büyük yazınsal bulgusudur. İmgelem gücünün harikasıdır; iki yardımcının son derece şaşırtıcı olan varlıkları bir yana, bu bulgu anlamlarla doludur: Bu iki kişi zavallı şarkı öğretmenleridir, başbelâsıdırlar; ama aynı zamanda şatonun dünyasının tehdit edici ‘modernlik’ ini de temsil ederler: Aynasızdır bunlar, röportaj muhabiridirler, fotoğrafçıdırlar: Özel yaşamı tümüyle yok…
Tanklar Geçicidir, “Dora Maar Au Chat” Ölümsüzdür
-İrlanda, derler ki, Yahudilere hiç zulmetmemiş biricik ülke olma şerefine sahiptir. Bunu biliyor muydun? Hayır. Nedenmiş biliyor musun? -Neden, Efendim? -Zira, onları hiç içeri sokmamış da.” (1) Ulysses’de, Stephen ve Mr. Deasy arasında geçen konuşma bu şekilde sonlanır. Mr. Deasy, ciddiyetle aksettiği bu cevabın ardından kendini daha fazla tutamayınca gırtlağından zıplayan kahkaha topağı da eşlik eder…
(Seçtikleri hedef hayvanlardı)
“On yıl kadar önce gazetede rastladığı iki satırlık haberi hatırladı birdenbire; Rusya’da bir kentte bütün köpekler resmi izin olmaksızın, tek bir tane kalmamacasına vurulmuştu. Ülkesinin iriyarı komşusunun yalın dehşetini ilk olarak Tereza’nın kafasına dank ettiren, bu gösterişsiz ve görünürde önemsiz küçük yazı olmuştu. Bu küçük yazı gelecekte olacakların habercisiydi. Rus işgalini izleyen ilk yıllar henüz…
(Romanın sorguladığı sır o sınırın ötesinde başlar.)
(…) Ve işte şimdi onu gene romanın başında bana göründüğü gibi görüyorum; pencereden dışarıya, avlunun öte yanındaki duvarlara bakarken. Bu görüntüden doğdu Tomas. Önceden de söylemiştim, roman kişileri insanlar gibi kadından doğmaz; yazarın henüz hiç kimse tarafından keşfedilmediğini ya da hakkında önemli bir şey söylenmediğini düşündüğü temel bir insani olasılığı bir fındık kabuğunun içine sığdıran…
Yanılmadım
Işıklı podyumların ortasına sıçtım.Suçlu mu diye sormadan altay abiKaldırıp dağların eteğinin altına baktımay nasıl siner günahlara teoman allahaşkınavar mı elle tutulur izahı ayıp demedenkoşulsuz kaçış noktası İzahı yoksa demek kendimi kandırmanın ustasıyımSisin ortasında sokak ışıklarınıuzaya yakıştırdımve düşmenin erdem olduğu yerlerdeGökyüzünü aşındırdım Sözgelimi canımı kanatan bir dünya mutluluğu konuşurken denizSusarken jilet niyetine bir çift göze sığdırdımbaktım:…
Milan Kundera’ya Kulak Kabartmak
– Tam olarak ne yazmaktasın şimdi? – Anlatılmaz. – Yazık. – Neden yazık olsun? Bu bir şans. Günümüzde filme, televizyon dramasına ya da çizgi filme dönüştürülmek üzere yazılabilen her şeyin üzerine atlanıyor. Garson, geçişini engellediğim için müsaade istedi ve hemen yanında durduğum masaya eğilip boşalan çerez tabaklarını toplamaya başladı. Orada, kendime boş bir masa ararken…
bir malumun ilamı
Bu düşü ben yırtmadım ve gökyüzünü kim seviştiyse -a sesini, güneşi ne kadarsa kanat seslerini yırtmadım taşıdım yemin ederim Kendi söküğümü dikerdim yoksa, kanıtımdır bir çiçeğin sesine boyardım yüzümü cam önünde göz yumardım ve dua ederdim en basitinden bir kalpazana, kapımı da kapardım yemin ederim Ama ne söküğümden kurtulabildim ne -a sesini sahiplenebildim kanıtımdır böyle…
Kılıksızlık Senfonisi
“Büyük dönemler büyük insanlar yaratır. Ama Napolyon ya da Büyük İskender’in tarihteki göz kamaştırıcılığından yoksun, gösterişsiz, kimsenin tanımadığı kahramanlar da vardır… Bugünlerde Prag sokaklarında, büyük yeniçağ tarihinde ne kadar önemli bir yer tutacağından habersiz, etliye sütlüye karışmadan, kendi halinde dolaşıp duran kılıksız bir adama rastlayabilirsiniz. Adını soracak olursanız, tüm alçakgönüllülüğüyle ‘benim adım Şvayk’ diyecektir.” (1)…