“On yıl kadar önce gazetede rastladığı iki satırlık haberi hatırladı birdenbire; Rusya’da bir kentte bütün köpekler resmi izin olmaksızın, tek bir tane kalmamacasına vurulmuştu. Ülkesinin iriyarı komşusunun yalın dehşetini ilk olarak Tereza’nın kafasına dank ettiren, bu gösterişsiz ve görünürde önemsiz küçük yazı olmuştu.
Bu küçük yazı gelecekte olacakların habercisiydi. Rus işgalini izleyen ilk yıllar henüz terör yönetimi olarak nitelendirilemezdi. Hemen hemen hiç kimse işgal yönetimiyle uzlaşma içinde olmadığından, Ruslar birkaç kuraldışı kişiyi bulup çıkarmak ve onlara ite kaka güç vermek zorundaydı. Ama bu kişileri nereden bulacaklardı? Komünizme ve Rusya’ya duyulan inanç tümüyle ölmüştü. Böyle olunca da kendilerini yaşamdan alacaklı sanan, beyinlerinde bir intikam taşıyan kişileri bulup çıkardılar. Derken bunların saldırganlıklarını odaklamak, geliştirmek ve canlı tutmak, üzerinde alıştırma yapabilecekleri geçici bir hedef bulmak sorunuyla karşı karşıya kaldılar. Seçtikleri hedef hayvanlardı.
Birdenbire gazetelerde yazı dizileri ya da örneğin kent sınırları içindeki bütün güvercinlerin yok edilmesini isteyen örgütlenmiş okur mektupları görülmeye başlandı. Ve güvercinler yok edildi. Ama asıl nefret köpeklere yönelikti. İnsanlar işgal felaketini hâlâ atlatabilmiş değil İğdi ama radyo, televizyon ve basın bir köpektir tutturmuş gidiyorlardı; nasıl sokaklarımızı ve parklarımızı kirletiyorlar, çocuklarımızın sağlığına kastediyorlar, bir işe yaramadıkları halde yine de beslenmeleri gerekiyor vs. Öyle cinneti halde andıran yine bir de çıngardı ki çıkan, Tereza gözü dönmüş kalabalığın Karenin’e bir zarar vermesinden korktu. Ancak bir yıl sonra biriken kin (o zamana kadar olsun diye hayvanlara yöneltilmişti), gerçek hedefini buldu: İnsanlar. İnsanlar işlerinden alınmaya, tutuklanmaya, yargılanmaya başladılar. Hayvanlar sonunda rahat nefes alabildiler.”
Milan Kundera, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, Fatih Özgüven Çev.